SON DAKİKA
Hava Durumu

Varlığımız yokluğuna armağan olsun

Yazının Giriş Tarihi: 20.05.2017 22:15
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.05.2017 22:15
Tarih konuları kavga konusu olmaya deva ediyor. Bu kavganın ne tür ülkelerde olduğunu da peşinen anlamak icap ediyor. Özgür ülkelerde tarih, bir ilim dalıdır, geçmişi anlama kavrama çabasıdır. Özgürlüğün izne ve kurtarıcıların yüzü suyu hürmetine bağlı olduğu ülkelerde ise tarih geçmişi anlama çabasından uzak, geçmişi tahrif etme ve kurtarıcının baktığı yerden görme ödevinden başka bir şey değildir. Anlatılanların gerçeğe tekabül edip etmediğinin de önemi yoktur. Yeter ki kurtarıcı için öngörülen role uygun olsun.

Kurtarıcısı olan ülkelerde toplum genellikle cahillerden ve hainlerden oluştuğu gibi ülke ise düşmanların işbirlikçisi tarafından ve onlar adına yönetilmiştir. Ülkede akılda yoktur. Cahil ve hainlerden oluşan bir ülkede hangi akıl olabilir. İşte bu yüzden kurtarıcı tek akıldır. Ondaki deha ve akıl öyle büyüktür ki başka bir akla ihtiyaç da yoktur. Her konuda geçmişte nasıl büyük yanlışlar yapıldığını o görmüş ve gelecekte de ne yapılacağını göstermiştir. Cahillere ve hainlere düşen tek görev ise kendi hiçliklerini itiraf ederek kurtarıcıya yönelmektir.

Böyle cahil ve hainlerden nasıl bir kurtarıcının çıktığı gibi soru ise doğrudan polisin ve mahkemenin görev alnına alınmıştır. Çünkü bu tür sorularda bile cehalet ve hainlik pusuya yatmıştır. Kurtarıcının doğrudan dehasına üstünlüğüne vurgu yapmayan bütün görüşler, ilmi disiplinler yaşamayı değil ezilmeyi hak etmişlerdir. Neredeyse bütün bireylerinin cahil ve hain olduğu ilkel bir toplumda bir kurtarıcının ortaya çıkması gökten inmek gibi olağan üstü bir lütuftur. Zaten bu yüzden olmalı ki dünyada her ülkenin kurtarıcısı yoktur. Dünya biraz da bu yüzden kurtarıcıların yarış alanı gibidir.

Türkiye’de kurtarıcı sözü de “kurtuluş savaşı” sözü de sonradan yapılan büyük bir icattır. Eğitimin görevi ise bu tür icatların yerleşmesini sağlamaktır. Eğitim sadece geçmişin tahrif edilmesi değil o tahrifatın genç kuşaklara aktarılmasıdır. İrfan ordusuna düşen görev de budur. Okul hayatı boyunca gençlerin yalnızca bir kurtarıcının görüş ve hayali ile yoğrulmalarıdır. Bütün bayramların, bütün törenlerin bu görev esasına göre ayarlanması yönetimin en asli görevidir. Bu yüzden yönetim değişmiş değil midir? Okullar kurtarıcının öngördüğü insan tipinin inşa edildiği alanlardır. Okullar bu yüzden vardır.

Kurtarıcının hayal ve görüşlerinin rağmına ortaya çıkacak bütün telkinler için ise hem bağımsız ve hem de tarafsız olan mahkemelerin de varlık nedeni o telkinlerin susturulmasıdır. Çünkü kurtarıcının dehasını kavramak da zorlananlar her zaman olabilir. Ama o kavrayışsızlar asla mazur görülemezler. Türkiye’nin nasıl kurtarıldığını kavrayamayanlar hain ve cahil oldukları gibi bazen de Türk ve Müslüman da değillerdir. Bu yüzden onların suçları ağırdır. Dünyada bütün bayramları ve törenleri kısa insan ömrüne sığdırabilen kaç deha bulunabilir?

Türkiye’de bitip tükenmeyen tarih tartışmaları için bu yüzden koruma kanunu çıkarılmıştır. Çünkü hain ve cahil tarafın sonsuza dek susturulması için bazen böylesi kanunların icadı da bir zaruret olmaktadır. “Bütün dünyanın hayran kaldığı, keşke bizden çıksaydı” diye kıskandığı kurtarıcı deha için böylesi kanunların dünyada benzersiz olması önemli değildir. Dünyada koruması kanunla yapılacak kaç deha vardır ki benzeri kanunlar hangi ülkede vardır gibi bir sorunun da karşılığı aransın.

Diplomasinin de bu kutlu göreve kayıtsız kalması düşünülemez. O da bulunduğu uzak yakın her ülkede kurtarıcı dehanın büst ve sembollerinin anlaşmalar yoluyla o ülkelerde de bulundurulmasını sağlayarak büyük bir ülke hizmeti yapmıştır. Gerçi bu hizmet için başka ülke liderlerinin de büst ve sembollerinin Türkiye’de bazı caddelerde temsili var ise de artık buna da tahammül etmek icap etmiştir. Bundan sonra yöneticiler kaç ülkede kurtarıcının tanıtımını ve temsilini sağladıkları oranda meşruiyet sahibi olacaklar, ülkeyi yönetmeye hak sahibi olacaklardır.

Buna rağmen yöneticiler gaflet ve dalalet içine düşebilir bu görevlerini savsaklayabilirler. Burada görev irfan ordusuna ve gençlere düşmektedir. Gaflet ve dalalet içine düşen yönetimlere karşı gençlerin ne yapacakları ise bütün okul hayatları boyunca gözlerinin önünde, duvarda asılı tutulmaktadır. Çünkü yönetenlerin gaflet ve dalaleti her an muhtemeldir ama kurtarıcıyı, gençlere kavratmakla görevli okullar var olduğundan, gençler üzerlerine düşen kutlu görevlerle donanmaktadırlar. Varlığımız yokluğuna armağan olsun.

Keşke yüz yıldan beri süren bütün bu tartışmaların aslında bir rüya olduğunu, Türkiye'nin özgür bir ülke olduğunu, Türk halkının da birilerinin iddia ettiği gibi “cahillerden ve hainlerden ibaret” değil, her toplum gibi iyisinin, kötüsünün, doğrusunun, yanlışının olduğunu, Türk halkına yöneticilik etmiş olanların da birer fani olduklarını, bazen iyi işler bazen de kötü işler yaptıklarını hiç kimsenin onların söylediklerini kıyamete kadar tekrarlamaya mecbur olmadıklarını bize söylemiş olsaydı.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.