SON DAKİKA
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Kimin Kemikleri Sızladı?

Yazının Giriş Tarihi: 09.03.2023 22:41
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.03.2023 22:41

Rahmetli Özal, Liseli yıllarımda darbe sonrası tanıdığım, siyaset uslübunu benimsediğim ve örnek almaya çalıştığım bir liderdi. O, ne yapmak istediğini, niçin yapmak istediğini, nasıl yapacağını tane tane, herkesin anlayabileceği bir dille anlatıyor ve yeri geldikçe yapıyordu ya da yapmaya çalışıyordu. Yaptıktan sonra da sonucuyla birlikte icraatin içinden programında gösteriyordu.
Siyasi rakipleri ise sadece eleştirme ve engelleme yolunda, arkalarındaki halk düşmanı güçlerle işbirliği yapabildikleri ölçüde ne yapılması gerekiyorsa becerebildikleri kadar yapıyorlardı.
Rahmetli Özal, “Bizim yaptıklarımıza hayalleri bile ulaşamaz” derdi. El hak öyleydi.
En sevdiğim ve ilgiyle izlediğim konuşmaları, ‘bütçe müzakereleri’nde yaptığı konuşmalarıydı. Siyasi rakiplerinin ufuksuzluğunu, cehaletini, sığlığını açık ve net bir şekilde görebiliyordunuz.

En anlamadığım muhalefeti Necmettin Erbakan’ın, yıkıcı muhalefetiydi. 
“Bu kadar zeki bir siyasetçi olan Erbakan’ın, Özal’ı anlayamaması’nı anlayamıyordum. Statükoya karşı mücadele eden Özal’ı, kendisi de statükodan muzdarip olan birinin desteklemesi gerekirdi. O zaman bunu affedemiyordum. (Hala da affedemiyorum ya…)

Rahmetli Özal’ın sağlığında, Anap’ın karşıtı olan, ideolojik önkabuller/ önyargılar üzerinden siyaset yapan, bağnaz müntesiplerin toplandığı, ülkenin ve halkın yararına olan her şeye engel olmaya çalışan statükocu partilere akıl verip tek cephede toplamaya çalışan Erbakan, Milli gazetenin marifetmiş gibi yayınladığı bir planda şunları söylemektedir:

"Hemen seçimin ardından biz bir proje ortaya koyduk. Türkiye bu felaketlerden nasıl kurtulur? Bugün ANAP yüzde 36 oy aldı. Muhalefet partileri toplamda ne kadar oy aldı, yüzde 64. Biz bu muhalefet partilerine 'gelin bir beraberlik yapalım. Herkes kendi zihniyetinde kendi partisinde yürüyecek, bugünkü kanunlar içerisinde. Biz öyle bir beraberlik yapalım ki Özal'ın oynadığı bu oyunu kendisine oynarız' dedik. Bu Özal'ın oynadığı oyun nedir? En fazla oy alan partiye bir sürü avantaj veriliyor. Peki Özal yüzde 36, bunun karşısında muhalefet ise yüzde 64'lük bir topluluk koyarsa ne olacak? Bu takdirde aynı kanunlar, Özal'a sadece 50 milletvekili bırakacak, yüzde 64'lük topluluk ise 400 milletvekili alacak. Bugünkü SHP 98 milletvekili aldı bizim projemizi tatbik ederse 150 milletvekili alacak. Bugünkü DYP 59 milletvekili aldı bizim projemizi kabul ederse bu takdirde 100 milletvekiline çıkacak. DSP 70 milletvekili alacak, Refah Partisi de 60 milletvekili alacak. Böylece 400 tane milletvekili taksim edilmiş olacak. ANAP ise 50 milletvekili alacak. Nasıl oluyor? İşte ANAP'ın yaptığı kanun böyle olur."

"Eğer benim bahsettiğim bu dört parti bir araya gelirse ANAP'ın bu oyununu bozar. Bir araya gelmek demek tek parti olmak demek değil; bir seçim beraberliği. Seçim beraberliği de tek liste ile çıkmak değil. Çok rahatlıkla tatbik edilebilecek bir projedir. Şimdi projenin teferruatına girmiyorum Şimdi açıklarsam bu Özal'a güven olmaz yarın başka bir hile düşünür. Onun için şimdilik açıklamıyorum."

Bu histerik Özal muhalifi statükocu partilerin anlamaktan bile aciz oldukları projesinin başarılı olup olmaması bir yana, ortak bir cephede buluşmaya çalıştığı partilerden hayatının en unutulmaz golünü yediğinde, rahmetli Özal’ı da destekleyen insanlar O’nun arkasında durmuşlardı. Şahsen, 1996 seçimlerinde, ittifak yapmak istediği partilerin tamamına karşı ona oy vermiştim. Ve başbakan olmuştu. 

Yapmak istediği her şey engellendi, Bugünün Erdoğan düşmanlarının tamamı O gün Necmettin Erbakan’a düşmandı. Darbe, hapis, kapatılan partileri…
Sonra…
Necmettin Erbakan’ın bu ülke ve insanı yararına yapmak istediği ve bu yüzden darbeye maruz kaldığı ne varsa kendi bünyesinden çıkan ve birçok açıdan Özal’a da benzeyen Erdoğan iktidarları gerçekleştirmiştir. 

Ama O ne yaptı:
Rahmetli Özal’a karşı takındığı yıkıcı tavrı Erdoğan’a karşı da takındı. Neredeyse sesi çıkamayacak ve yürüyemeyecek kadar zayıf düştüğünde bile kah Tuncay Özkan’ın programına çıkıp, gah mitinglerde iskemleye oturup, kendisine karşı yapılan her darbe ve her saldırıya alkış tutan insanlara can suyu olmaya çalıştı.

Birçok arkadaşım, Erbakan’ın yaptığı yıkıcı muhalefeti, saf Kemalistleri trollemek için yaptığını, Erdoğan’ın. Kapatılan fazilet/ Refah partisinin devamı olmadığını vurgulamak için yaptığını, aslında rol yaptığını, danışıklı dövüştüğünü söyleyip, Erbakan’ın bu yıkıcı  muhalefetine kılıf bulmaya çalışmışlardır. Ne yalan söyleyeyim, buna inanmak benim de işime geldi. Bir Müslümanın bu kadar basiretsizce kendi kalesine gol atmasına gönlüm razı olamazdı.

Ancak, son Saadet partisi olayı gösterdi ki, Erbakan’ın ardılı selametçi politbüro Şeriatçıları, “Şeriat gelecek, zulüm bitecek” tekbirlerini bırakmış, temel iddialarının tam tersi olan. “Mustafa Kemalin Askerleriyiz” tekbirlerini içselleştirmişlerdir.

Sonuç olarak, Muhtemelen, son olay, hiç kimsenin hiçbir kemiğini sızlatmayacak.
Kemiklerin rahatı yerindedir.
Ruhların ise, ne halleri varsa görsünler.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
ŞehirMedya En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.