Gündelik hayatımıza şöyle bir baktığımızda, projelerin her alanda ne kadar büyük bir kapsama sahip olduğunu görmemek mümkün değil. Eğitimden teknolojiye, sanattan ekonomiye kadar uzanan geniş bir yelpazede, projeler hem bireysel hem de toplumsal gelişimin temel yapı taşlarından biri haline geldi. Ancak bu projeler gerçekten ne kadar anlamlı ve sürdürülebilir? Bugün dilerseniz biraz da bu konu üzerinden düşünelim.
Özellikle hızla değişen dünyada, projelerin sadece "yapılmış olmak için yapılmaması" gerektiği gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Maalesef günümüzde bazı projelerin içi boş ve ana fikri zayıf bir temele dayandığını sık sık gözlemlemekteyiz. Dışarıdan bakıldığında görkemli duran ancak doğru planlama ve kapasiteye sahip olmayan birçok proje, kısa süre içerisinde ya unutuluyor ya da başarısızlıkla sonuçlanıyor. Halbuki projelerin en önemli özelliği, ortaya konduğu topluma ya da bireye "değer" katabilmesi olmalı.
Projeler sadece fikir üretmekle sınırlı değiller. Onları hayata geçirmek ve sürdürülebilir bir sisteme oturtmak, gerçek başarıyı da beraberinde getirir. Örneğin bir eğitim projesi düşünelim: Evet, başlangıçta heyecan verici olabilir. Ancak bu projenin uzun vadeli etkisi olmuyorsa ya da toplumun esas sorunlarına çözüm getiremiyorsa, dikkatle tekrar değerlendirilmelidir. Çünkü sürekli yenilikçi kalmakla kararlılık arasında büyük bir fark var ve genelde ikisi arasındaki dengeyi kurmak zor oluyor.
Bir diğer nokta ise projelerde ekip çalışmasının önemi. Gerek bireysel gerekse kurumsal düzeyde hayata geçirilen projelerde ekip ruhu olmadan sağlıklı bir ilerleme beklemek güç. Yaratıcılık ise bu ekibin lokomotifi. Fakat bunun yanı sıra realist bir bakış açısıyla ilerlemek ve ayakları yere basan hedefler belirlemek de projelerin ömrünü uzatır.
Kısacası, projeler hayatımızın her alanında büyüyen birer ekosistem gibi. Az zamanda sonuç vermesi beklenmemeli; sabırla, özenle ve mantıkla desteklenmeli. Çünkü gerçekten anlamlı olan projeler, bir günü kurtarmaktan öte geleceği şekillendirme hedefi taşıyanlardır. İşte fark yaratma gücü de tam burada yatıyor.
Unutmayalım, bir fikri hayata geçirmek değerli; ancak onu sürdürülebilir kılmak daha da değerlidir. Ve belki de bunu başarmanın ilk adımı, "Bu proje gerçekten ne amaçlıyor?" sorusunu samimiyetle sormaktan geçiyor. Belki de tüm projelerin sırrı basit ama etkili bu soruda saklıdır...
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
ŞehirMedya
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ayşe YILDIRIM
Bu proje gerçekten ne amaçlıyor?
Gündelik hayatımıza şöyle bir baktığımızda, projelerin her alanda ne kadar büyük bir kapsama sahip olduğunu görmemek mümkün değil. Eğitimden teknolojiye, sanattan ekonomiye kadar uzanan geniş bir yelpazede, projeler hem bireysel hem de toplumsal gelişimin temel yapı taşlarından biri haline geldi. Ancak bu projeler gerçekten ne kadar anlamlı ve sürdürülebilir? Bugün dilerseniz biraz da bu konu üzerinden düşünelim.
Özellikle hızla değişen dünyada, projelerin sadece "yapılmış olmak için yapılmaması" gerektiği gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Maalesef günümüzde bazı projelerin içi boş ve ana fikri zayıf bir temele dayandığını sık sık gözlemlemekteyiz. Dışarıdan bakıldığında görkemli duran ancak doğru planlama ve kapasiteye sahip olmayan birçok proje, kısa süre içerisinde ya unutuluyor ya da başarısızlıkla sonuçlanıyor. Halbuki projelerin en önemli özelliği, ortaya konduğu topluma ya da bireye "değer" katabilmesi olmalı.
Projeler sadece fikir üretmekle sınırlı değiller. Onları hayata geçirmek ve sürdürülebilir bir sisteme oturtmak, gerçek başarıyı da beraberinde getirir. Örneğin bir eğitim projesi düşünelim: Evet, başlangıçta heyecan verici olabilir. Ancak bu projenin uzun vadeli etkisi olmuyorsa ya da toplumun esas sorunlarına çözüm getiremiyorsa, dikkatle tekrar değerlendirilmelidir. Çünkü sürekli yenilikçi kalmakla kararlılık arasında büyük bir fark var ve genelde ikisi arasındaki dengeyi kurmak zor oluyor.
Bir diğer nokta ise projelerde ekip çalışmasının önemi. Gerek bireysel gerekse kurumsal düzeyde hayata geçirilen projelerde ekip ruhu olmadan sağlıklı bir ilerleme beklemek güç. Yaratıcılık ise bu ekibin lokomotifi. Fakat bunun yanı sıra realist bir bakış açısıyla ilerlemek ve ayakları yere basan hedefler belirlemek de projelerin ömrünü uzatır.
Kısacası, projeler hayatımızın her alanında büyüyen birer ekosistem gibi. Az zamanda sonuç vermesi beklenmemeli; sabırla, özenle ve mantıkla desteklenmeli. Çünkü gerçekten anlamlı olan projeler, bir günü kurtarmaktan öte geleceği şekillendirme hedefi taşıyanlardır. İşte fark yaratma gücü de tam burada yatıyor.
Unutmayalım, bir fikri hayata geçirmek değerli; ancak onu sürdürülebilir kılmak daha da değerlidir. Ve belki de bunu başarmanın ilk adımı, "Bu proje gerçekten ne amaçlıyor?" sorusunu samimiyetle sormaktan geçiyor. Belki de tüm projelerin sırrı basit ama etkili bu soruda saklıdır...