Uludağ’daki otel yangınında iki can kaybı... Tarifsiz bir acıyı, kaybı ve ihmalin sessiz haykırışını barındırıyor. Bir standart ifadeyle "Hayatlarını kaybettiler" diyoruz, oysa bu sözcükler ne kadar eksik, ne kadar yetersiz. Orada olanların hissettiği çaresizliği ya da geride kalanların duyduğu derin sızıyı hangi kelime anlatabilir ki?
Yangın... Alevlerin sıcaklığı, dumanın boğuculuğu ve kaçış çabasının içindeki umut kırıntıları. İşte buna tanıklık eden bir otel ve bu olaylar zincirinde yitirilen iki değerli hayat.
Bu tür olayların ardından hep aynı sorular sorulur: "Neden?" ve "Nasıl?" Yangından önce gerekli önlemler alınmış mıydı? Yangın alarmı çalışıyor muydu, acil durum çıkışları kullanılabilir miydi? Yoksa bilindik bir zincir mi vardı: Gösterişe harcanan bütçeler ama güvenlikte yapılan ihmaller mi? Ya da belki kaderci bir bakışla bu acıyı "Olacak işte" diyerek kabullenmemiz mi bekleniyor?
Otel işletmelerinin taşıdığı yük büyüktür, çünkü yalnızca konfor değil, güvenlik de sunmalıdırlar. İnsanların emanet ettikleri hayatların sorumluluğunu taşımak kolay değildir, ama bunu göze almış olanlar da bu sorumluluğun gerekliliklerini yerine getirmelidir. Bu yangın bir kez daha yüreklerimizi dağlarken bize ders olmalı. Daha fazla denetim, daha bilinçli önlemler ve daha dikkatli yaklaşımlar hayat kurtarabilir. Çünkü insan hayatı ölçülemez değerdedir ve dikkatsizlik sonucu yanıp giden her can, tüm topluma ağır bir vicdan yükü bırakır.
Aileler yastayken, onları anlamak mümkündür ama acılarını paylaşmak çok zor. İki kişiyi kaybettik; Bir baba ve gençliğinin baharında bir çocuk... Hakkında daha fazlasını bilmediğimiz ama mutlaka birilerinin dünyası olan iki isim. Söylemeye hakkımız var mı bilmiyorum, ama geride bıraktıklarına sabırlar dilemek dışında elimizden pek bir şey gelmiyor.
Her yangın bir kıvılcımla başlar ama ardında büyük yok oluşlar bırakır. Umarız ki bu son olur; umarız ki bu gibi acılar yeni başlangıçlara ve önlemlere vesile olur. Fakat dilekten fazlasını yapmalı; sözlerle değil, eylemlerle bu tür felaketlerin önünü almalıyız. Bu iki canın hatırasını yaşatabileceğimiz en anlamlı yol da budur. Geride kalanlara başsağlığı, kaybettiklerimizin ruhuna ise rahmet diliyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
ŞehirMedya
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ayşe YILDIRIM
Yaşamı sona erdiren ufak bir ateş
Uludağ’daki otel yangınında iki can kaybı... Tarifsiz bir acıyı, kaybı ve ihmalin sessiz haykırışını barındırıyor. Bir standart ifadeyle "Hayatlarını kaybettiler" diyoruz, oysa bu sözcükler ne kadar eksik, ne kadar yetersiz. Orada olanların hissettiği çaresizliği ya da geride kalanların duyduğu derin sızıyı hangi kelime anlatabilir ki?
Yangın... Alevlerin sıcaklığı, dumanın boğuculuğu ve kaçış çabasının içindeki umut kırıntıları. İşte buna tanıklık eden bir otel ve bu olaylar zincirinde yitirilen iki değerli hayat.
Bu tür olayların ardından hep aynı sorular sorulur: "Neden?" ve "Nasıl?" Yangından önce gerekli önlemler alınmış mıydı? Yangın alarmı çalışıyor muydu, acil durum çıkışları kullanılabilir miydi? Yoksa bilindik bir zincir mi vardı: Gösterişe harcanan bütçeler ama güvenlikte yapılan ihmaller mi? Ya da belki kaderci bir bakışla bu acıyı "Olacak işte" diyerek kabullenmemiz mi bekleniyor?
Otel işletmelerinin taşıdığı yük büyüktür, çünkü yalnızca konfor değil, güvenlik de sunmalıdırlar. İnsanların emanet ettikleri hayatların sorumluluğunu taşımak kolay değildir, ama bunu göze almış olanlar da bu sorumluluğun gerekliliklerini yerine getirmelidir. Bu yangın bir kez daha yüreklerimizi dağlarken bize ders olmalı. Daha fazla denetim, daha bilinçli önlemler ve daha dikkatli yaklaşımlar hayat kurtarabilir. Çünkü insan hayatı ölçülemez değerdedir ve dikkatsizlik sonucu yanıp giden her can, tüm topluma ağır bir vicdan yükü bırakır.
Aileler yastayken, onları anlamak mümkündür ama acılarını paylaşmak çok zor. İki kişiyi kaybettik; Bir baba ve gençliğinin baharında bir çocuk... Hakkında daha fazlasını bilmediğimiz ama mutlaka birilerinin dünyası olan iki isim. Söylemeye hakkımız var mı bilmiyorum, ama geride bıraktıklarına sabırlar dilemek dışında elimizden pek bir şey gelmiyor.
Her yangın bir kıvılcımla başlar ama ardında büyük yok oluşlar bırakır. Umarız ki bu son olur; umarız ki bu gibi acılar yeni başlangıçlara ve önlemlere vesile olur. Fakat dilekten fazlasını yapmalı; sözlerle değil, eylemlerle bu tür felaketlerin önünü almalıyız. Bu iki canın hatırasını yaşatabileceğimiz en anlamlı yol da budur. Geride kalanlara başsağlığı, kaybettiklerimizin ruhuna ise rahmet diliyorum.