Türkiye’de her yıl binlerce çocuk, üstün yeteneklilerin tespit edilip özel eğitim almasını sağlayan BİLSEM sınavına giriyor. Bu sınavın amacı, çocukların doğal yeteneklerini, hayal gücünü ve yaratıcılığını keşfetmek. Ancak son zamanlarda etrafa şöyle bir bakın: “BİLSEM hazırlık setleri,” “başarı garantili kurslar” gibi ilanlar her yerde! BİLSEM’in özüne tamamen ters düşen bu hazırlık furyası, hem çocuklara hem de topluma zarar veriyor.
Ebeveynler, belki iyi niyetle, belki de çevre baskısıyla çocuklarını kurslara yazdırıyor. Daha oyun çağındaki çocuklar, boya kalemlerini bırakıp test kitaplarına gömülüyor. Bu, çocuğun sadece sınav başarısını değil, hayal gücünü ve çocukluğunu da çalıyor. BİLSEM gibi yetenek keşfine dayalı bir sistem bile, bizim ellerimizde yarış atı yetiştirme çabasına dönüşüyor.
BİLSEM, bilgi yarışması değil. Burada ölçülen şey, çocuğun şu anki potansiyeli. Resim çizerken hayal dünyasını nasıl yansıttığı, bir melodiyi nasıl yorumladığı ya da bir problemi nasıl çözdüğü gibi doğal becerileri değerlendiriliyor. Ancak bu sınava hazırlık adı altında piyasaya sürülen materyaller, çocukları sınavın ruhundan koparıyor. O saf yeteneklerin, hazır cevapların yerini ezberlenmiş klişeler alıyor.
Bir çocuğun özgün bir resim çizmesi yerine, “doğru resim nasıl yapılır?” dersleri alması; bir melodiyi hissetmek yerine “bu soruya böyle cevap ver” diye eğitilmesi onu BİLSEM için uygun hale getirmez. Tersine, onun yaratıcı yönlerini törpüler.
Bir de işin psikolojik boyutu var. Çocuklar, bu hazırlık süreçlerinde korkunç bir baskıya maruz kalıyor. Anne babaların, “Bu sınav çok önemli, kazanmalısın” diye yaklaştığını düşünün. Başaramadığı takdirde ne hissedecek? Belki kendini yetersiz görecek. Belki ebeveynlerinin sevgisini hak etmediğini düşünecek. Daha sekiz yaşında bir çocuk, neden böyle ağır duygularla baş başa kalsın?
Bir çocuk, her zaman başarılı olmak zorunda değildir. Ama sevgiyi hak etmek için başarısız olmaması gerektiğini düşündüğünde, kaybedeceğimiz tek şey sınav sonucu değil; o çocuğun hayalleri ve özgüveni olacaktır.
Hazırlık setlerini piyasaya sürenlere sorsanız, “çocukların yeteneklerini geliştirmek için” diyecekler. Ama aslında bu ürünlerin arkasında devasa bir ticari sektör var. Ailelerin kaygıları üzerinden kazanç sağlanıyor. Ve bu sırada çocukların ne hissettiği kimsenin umurunda değil.
Eğer bu kitaplar ve kurslar çocuklara gerçekten bir şey kazandırıyorsa, bu neden uzmanların yıllardır “BİLSEM hazırlık olmaz!” diye haykırmasına rağmen devam ediyor? Çünkü mesele çocuklar değil, pazarlama.
Bir çocuğun müzik yeteneği mi var? Ona oyun gibi gelen bir ortamda bir enstrümanla vakit geçirmesine izin verin. Resim mi seviyor? Karalama yapmasına, hayal dünyasını dilediği gibi kağıda dökmesine fırsat tanıyın. Problem çözmeyi mi seviyor? Ona oyunlar, bulmacalar sunun.
Ama asla “Bu sınavı kazanacaksın, yoksa…” diye başlayan bir cümle kurmayın. Çünkü bu cümlenin sonunda kaybeden, ne çocuğunuz ne de sınavdır. Kaybeden, onun özgüveni, mutluluğu ve gelecekteki hayalleridir.
BİLSEM sınavı bir fırsat olabilir. Ama bu fırsatı doğru kullanmak yetişkinlerin sorumluluğunda. Çocuklar, sınavla değerlendirilmek için değil; özgürce öğrenmek, keşfetmek ve gelişmek için var. Onlara yarış atı gibi davranmaktan vazgeçelim. Çünkü hayat, bir sınav sonucundan çok daha fazlası.
Çocuklarımızı sınavlara değil, hayallere hazırlayalım. Çünkü hayaller, onları hayata taşır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Azize Yüksel
BİLSEM’e hazırlık diye birşey yoktur!
Türkiye’de her yıl binlerce çocuk, üstün yeteneklilerin tespit edilip özel eğitim almasını sağlayan BİLSEM sınavına giriyor. Bu sınavın amacı, çocukların doğal yeteneklerini, hayal gücünü ve yaratıcılığını keşfetmek. Ancak son zamanlarda etrafa şöyle bir bakın: “BİLSEM hazırlık setleri,” “başarı garantili kurslar” gibi ilanlar her yerde! BİLSEM’in özüne tamamen ters düşen bu hazırlık furyası, hem çocuklara hem de topluma zarar veriyor.
Ebeveynler, belki iyi niyetle, belki de çevre baskısıyla çocuklarını kurslara yazdırıyor. Daha oyun çağındaki çocuklar, boya kalemlerini bırakıp test kitaplarına gömülüyor. Bu, çocuğun sadece sınav başarısını değil, hayal gücünü ve çocukluğunu da çalıyor. BİLSEM gibi yetenek keşfine dayalı bir sistem bile, bizim ellerimizde yarış atı yetiştirme çabasına dönüşüyor.
BİLSEM, bilgi yarışması değil. Burada ölçülen şey, çocuğun şu anki potansiyeli. Resim çizerken hayal dünyasını nasıl yansıttığı, bir melodiyi nasıl yorumladığı ya da bir problemi nasıl çözdüğü gibi doğal becerileri değerlendiriliyor. Ancak bu sınava hazırlık adı altında piyasaya sürülen materyaller, çocukları sınavın ruhundan koparıyor. O saf yeteneklerin, hazır cevapların yerini ezberlenmiş klişeler alıyor.
Bir çocuğun özgün bir resim çizmesi yerine, “doğru resim nasıl yapılır?” dersleri alması; bir melodiyi hissetmek yerine “bu soruya böyle cevap ver” diye eğitilmesi onu BİLSEM için uygun hale getirmez. Tersine, onun yaratıcı yönlerini törpüler.
Bir de işin psikolojik boyutu var. Çocuklar, bu hazırlık süreçlerinde korkunç bir baskıya maruz kalıyor. Anne babaların, “Bu sınav çok önemli, kazanmalısın” diye yaklaştığını düşünün. Başaramadığı takdirde ne hissedecek? Belki kendini yetersiz görecek. Belki ebeveynlerinin sevgisini hak etmediğini düşünecek. Daha sekiz yaşında bir çocuk, neden böyle ağır duygularla baş başa kalsın?
Bir çocuk, her zaman başarılı olmak zorunda değildir. Ama sevgiyi hak etmek için başarısız olmaması gerektiğini düşündüğünde, kaybedeceğimiz tek şey sınav sonucu değil; o çocuğun hayalleri ve özgüveni olacaktır.
Hazırlık setlerini piyasaya sürenlere sorsanız, “çocukların yeteneklerini geliştirmek için” diyecekler. Ama aslında bu ürünlerin arkasında devasa bir ticari sektör var. Ailelerin kaygıları üzerinden kazanç sağlanıyor. Ve bu sırada çocukların ne hissettiği kimsenin umurunda değil.
Eğer bu kitaplar ve kurslar çocuklara gerçekten bir şey kazandırıyorsa, bu neden uzmanların yıllardır “BİLSEM hazırlık olmaz!” diye haykırmasına rağmen devam ediyor? Çünkü mesele çocuklar değil, pazarlama.
Bir çocuğun müzik yeteneği mi var? Ona oyun gibi gelen bir ortamda bir enstrümanla vakit geçirmesine izin verin. Resim mi seviyor? Karalama yapmasına, hayal dünyasını dilediği gibi kağıda dökmesine fırsat tanıyın. Problem çözmeyi mi seviyor? Ona oyunlar, bulmacalar sunun.
Ama asla “Bu sınavı kazanacaksın, yoksa…” diye başlayan bir cümle kurmayın. Çünkü bu cümlenin sonunda kaybeden, ne çocuğunuz ne de sınavdır. Kaybeden, onun özgüveni, mutluluğu ve gelecekteki hayalleridir.
BİLSEM sınavı bir fırsat olabilir. Ama bu fırsatı doğru kullanmak yetişkinlerin sorumluluğunda. Çocuklar, sınavla değerlendirilmek için değil; özgürce öğrenmek, keşfetmek ve gelişmek için var. Onlara yarış atı gibi davranmaktan vazgeçelim. Çünkü hayat, bir sınav sonucundan çok daha fazlası.
Çocuklarımızı sınavlara değil, hayallere hazırlayalım. Çünkü hayaller, onları hayata taşır.