Üç aylık geçici Suriye hükümetinden sonra, beş yıllık yeni Suriye’nin geçici hükümeti Ramazan bayramında ilan edildi. 23 Kişiden oluşan hükümetin başbakanı yoktur. Çünkü başbakanın görev ve yetkilerini de Cumhurbaşkanı Şara üstlenmiştir. İlan ettiği hükümet ise bayramlık sayılacak özellikleri taşımaktadır.
Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Hind Kabavat, Süryani ve LGBT savunusu bir kadın. Tarım Bakanı Emced Bedir, Dürzi asıllı ve Süveyda bölgesinden. Eğitim Bakanı Afrinli bir Kürt olan Muhammed Abdi Terko, Lazkiye Nusayrilerinden 2006-2011 döneminde Ulaştırma Bakanlığı yapmış olan Yarup Bedir, yeniden ulaştırma bakanı yapıldı.
Suriye halkından yalnızca bir kesim hariç, yeni hükümette Suriye’nin bütün kesimleri yer aldı. Hatırlamak hem öğreticidir hem de yol göstericidir. 1963 Baas Partisi darbesinden sonra yaklaşık %10’luk Nusayriler, %90’lık Sünni kesimin üzerinde boza pişirdiler. 2011-2024 aralığında 14 yıl boyunca Sünnileri gönüllerince evlerinde, fırın önlerinde, marketlerde, camilerde katlettiler. Bu katliamlar yapılırken ulaştırma bakanı olan Yarup Bedir yeniden ulaştıra bakanı yapılmış oldu.
Dürzilerin bir kesimi (belki çoğunluğu demeli) Suriye’de İsrail’in işbirlikçisidir. İsrail onları bahane ederek Süveyda bölgesinde işgallerini genişletirken, Dürzilerin bu işgali memnuniyetle karşıladıkları bilinmektedir. Şimdi bu Dürzilerden Emced Bedir ise Tarım Bakanı unvanını almıştır. Emced Bedir, Dürziler adına mı, İsrail adına mı bakanlık yapacaktır? Dürziler üzerinde ne kadar etkilidir? Dürzilerin çoğunluğunu İsrail ile iş birliği yapmaktan vazgeçirebilecek midir? Önümüzde ki yıllar içinde bu soruya daha kolay cevap vermek mümkün olacaktır.
Suriye’deki Kürtlerin çoğunluğu ise, 2011-2024 Suriye iç savaşını bahane ederek, fırsat bu fırsattır diyerek, ABD’nin himmetiyle Suriye’nin kuzeyini işgal ederek canla başla ABD’nin bayrağını dalgalandırdılar. Buna karşılık Suriye’nin her kesimine şirinlik eden Devrimci Suriye yönetimi, bu ayrılıkçı Kürtleri de ihmal etmeyerek eğitim bakanlığını Afrinli Muhammed Abdi’ye tahsis etti.
Suriye adı her ne kadar Süryanilerden (ve 1847’de Mustafa Reşit Paşa’dan) kalmış ise de Suriye’de yüzde olarak en az olan kesim Hıristiyanlardır. Muhtemelen Hıristiyanların içinde de en az olan Süryanilerdir. LGBT savunmaları ile geçmişte haber olmuş Süryani Hind Kabavat da sosyal işler ve çalışma bakanı olarak kabinede yer aldı. Böylece hem Hıristiyanlar hem de Süryaniler için lazım gelen şirinlik yapılmış oldu.
Buna karşılık devrimci Suriye yönetimi, Araplardan sonra sayı bakımından ikinci sırada olan Türkmenlerin varlığına gözlerini, isteklerine karşı ise kulaklarını kapattı. Onlardan bir tanesini bile kabineye almaya layık görmedi. Türkmen varlığına karşı devrimci Suriye yönetimi, Baas idaresinin tutumunu tercih etti. Yeni Suriye yönetiminde etnik aidiyetler kotasına göre değil, liyakate göre tayinler yapılmıştır tezi, yeni Suriye kabinesini açıklamaya yetebilir mi?
Suriye iç savaşı esnasında (2011-2024) Türkmenler ne yaptı? Ayrılıkçılık yapmadılar. Arap kardeşleriyle birlikte aynı cephede, Baas çeteleri, işgalci İran ve Ruslara karşı birlikte savaştılar. Türkmen köyleri ve kasabaları haritadan silindi. Araplardan sonra en çok can kaybını Türkmenler yaşadı. Hiçbir zaman bağımsız veya özerk bir Türkmeneli sevdasını kapılmadılar. Bu kadirşinaslıklarına, vefalarına karşılık hiçbir sonuç elde edemediler. Ayrılıkçı Dürziler, ayrılıkçı Kürtler kadar kabinede yerleri olmadı. Hatta LGBT savunucuları kadar dikkate alınmadılar.
2011-2024 aralığında Türkiye’nin yaptığı fedakarlıkları da hesaba katmak icap eder. Dört milyona yakın Suriyeli mülteciye Türkiye ev sahipliği yaptı. Bu ev sahipliğinden dolayı Türkiye’nin siyasi dengeleri bozuldu. Türkiye ayrılıkçı PKK’lı Kürtlere karşı üç ayrı askeri harekat yaptı. Yüzlerce şehit verdi. Binlerce yaralıyı bağrına bastı. Hatta Suriye iç savaşında yaralanan Suriyeli Arapların bazıları da Türkiye’de tedavi edildi. Türkiye denetimindeki bölgede yeni yollar, yeni okullar, yeni hastaneler yapıldı. Kızılar vd yardım kuruluşları aracılığıyla gönderilen yardım malzemelerinin had ve hesabını bilen yoktur. Türkiye bütün bu fedakarlıklarının arasında yıllar boyunca hep “Suriye’nin toprak bütünlüğünü” savundu.
Türkiye’nin “Suriye’nin toprak bütünlüğüne” dayalı siyasetinin yanlış olduğu görüldü. Türkiye’nin, İsrail ile çatışmayı göze alarak, Suriye’nin toprak bütünlüğü için tek dayanak olduğu bugünlerde Türkmenler yok sayılmaktadır. Bütün Suriye’de Türkiye’nin gözle görülür etkisinin konuşulduğu bir hengamede, Türkmen bakan yok diye maraza çıkarmak gerçekçi midir? Olaya böyle bakmak mümkündür ancak bu bakış yanlıştır.
Çünkü Hatay’ın Türkiye’ye katılmasından sonra Suriye’de en büyük zulümler Türkmenlere yapılmıştır. Hiçbir il ve ilçede çoğunluk oluşturamayacakları şekilde tehcir edilmişlerdir. Türkçeyi unutmaları, Araplaşmaları için her türlü baskı yapılmıştır. Baas döneminde ise bu zulümler katmerlenmiştir. Devrimci Suriye hükümeti, kardeşlik, adalet, geçen yüzyılın kayıplarını telafi için, vefa adına Türkmenlere karşı pozitif bir uygulama yapması kaçınılmaz iken aksi bir yolu tercih etmiş görünmektedir. Devrimci siyaset, devrimci nankörlüğe giderse Türkmenler kadar Arapların da kaybedecekleri hatırlanmalıdır. Türkiye’nin “Suriye’nin toprak bütünlüğü siyaseti içinde” ayrı mutlak bir Türkmen siyaseti olmalıdır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
ŞehirMedya
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Selami Saygın
"Devrimci Nankörlük"
Üç aylık geçici Suriye hükümetinden sonra, beş yıllık yeni Suriye’nin geçici hükümeti Ramazan bayramında ilan edildi. 23 Kişiden oluşan hükümetin başbakanı yoktur. Çünkü başbakanın görev ve yetkilerini de Cumhurbaşkanı Şara üstlenmiştir. İlan ettiği hükümet ise bayramlık sayılacak özellikleri taşımaktadır.
Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Hind Kabavat, Süryani ve LGBT savunusu bir kadın. Tarım Bakanı Emced Bedir, Dürzi asıllı ve Süveyda bölgesinden. Eğitim Bakanı Afrinli bir Kürt olan Muhammed Abdi Terko, Lazkiye Nusayrilerinden 2006-2011 döneminde Ulaştırma Bakanlığı yapmış olan Yarup Bedir, yeniden ulaştırma bakanı yapıldı.
Suriye halkından yalnızca bir kesim hariç, yeni hükümette Suriye’nin bütün kesimleri yer aldı. Hatırlamak hem öğreticidir hem de yol göstericidir. 1963 Baas Partisi darbesinden sonra yaklaşık %10’luk Nusayriler, %90’lık Sünni kesimin üzerinde boza pişirdiler. 2011-2024 aralığında 14 yıl boyunca Sünnileri gönüllerince evlerinde, fırın önlerinde, marketlerde, camilerde katlettiler. Bu katliamlar yapılırken ulaştırma bakanı olan Yarup Bedir yeniden ulaştıra bakanı yapılmış oldu.
Dürzilerin bir kesimi (belki çoğunluğu demeli) Suriye’de İsrail’in işbirlikçisidir. İsrail onları bahane ederek Süveyda bölgesinde işgallerini genişletirken, Dürzilerin bu işgali memnuniyetle karşıladıkları bilinmektedir. Şimdi bu Dürzilerden Emced Bedir ise Tarım Bakanı unvanını almıştır. Emced Bedir, Dürziler adına mı, İsrail adına mı bakanlık yapacaktır? Dürziler üzerinde ne kadar etkilidir? Dürzilerin çoğunluğunu İsrail ile iş birliği yapmaktan vazgeçirebilecek midir? Önümüzde ki yıllar içinde bu soruya daha kolay cevap vermek mümkün olacaktır.
Suriye’deki Kürtlerin çoğunluğu ise, 2011-2024 Suriye iç savaşını bahane ederek, fırsat bu fırsattır diyerek, ABD’nin himmetiyle Suriye’nin kuzeyini işgal ederek canla başla ABD’nin bayrağını dalgalandırdılar. Buna karşılık Suriye’nin her kesimine şirinlik eden Devrimci Suriye yönetimi, bu ayrılıkçı Kürtleri de ihmal etmeyerek eğitim bakanlığını Afrinli Muhammed Abdi’ye tahsis etti.
Suriye adı her ne kadar Süryanilerden (ve 1847’de Mustafa Reşit Paşa’dan) kalmış ise de Suriye’de yüzde olarak en az olan kesim Hıristiyanlardır. Muhtemelen Hıristiyanların içinde de en az olan Süryanilerdir. LGBT savunmaları ile geçmişte haber olmuş Süryani Hind Kabavat da sosyal işler ve çalışma bakanı olarak kabinede yer aldı. Böylece hem Hıristiyanlar hem de Süryaniler için lazım gelen şirinlik yapılmış oldu.
Buna karşılık devrimci Suriye yönetimi, Araplardan sonra sayı bakımından ikinci sırada olan Türkmenlerin varlığına gözlerini, isteklerine karşı ise kulaklarını kapattı. Onlardan bir tanesini bile kabineye almaya layık görmedi. Türkmen varlığına karşı devrimci Suriye yönetimi, Baas idaresinin tutumunu tercih etti. Yeni Suriye yönetiminde etnik aidiyetler kotasına göre değil, liyakate göre tayinler yapılmıştır tezi, yeni Suriye kabinesini açıklamaya yetebilir mi?
Suriye iç savaşı esnasında (2011-2024) Türkmenler ne yaptı? Ayrılıkçılık yapmadılar. Arap kardeşleriyle birlikte aynı cephede, Baas çeteleri, işgalci İran ve Ruslara karşı birlikte savaştılar. Türkmen köyleri ve kasabaları haritadan silindi. Araplardan sonra en çok can kaybını Türkmenler yaşadı. Hiçbir zaman bağımsız veya özerk bir Türkmeneli sevdasını kapılmadılar. Bu kadirşinaslıklarına, vefalarına karşılık hiçbir sonuç elde edemediler. Ayrılıkçı Dürziler, ayrılıkçı Kürtler kadar kabinede yerleri olmadı. Hatta LGBT savunucuları kadar dikkate alınmadılar.
2011-2024 aralığında Türkiye’nin yaptığı fedakarlıkları da hesaba katmak icap eder. Dört milyona yakın Suriyeli mülteciye Türkiye ev sahipliği yaptı. Bu ev sahipliğinden dolayı Türkiye’nin siyasi dengeleri bozuldu. Türkiye ayrılıkçı PKK’lı Kürtlere karşı üç ayrı askeri harekat yaptı. Yüzlerce şehit verdi. Binlerce yaralıyı bağrına bastı. Hatta Suriye iç savaşında yaralanan Suriyeli Arapların bazıları da Türkiye’de tedavi edildi. Türkiye denetimindeki bölgede yeni yollar, yeni okullar, yeni hastaneler yapıldı. Kızılar vd yardım kuruluşları aracılığıyla gönderilen yardım malzemelerinin had ve hesabını bilen yoktur. Türkiye bütün bu fedakarlıklarının arasında yıllar boyunca hep “Suriye’nin toprak bütünlüğünü” savundu.
Türkiye’nin “Suriye’nin toprak bütünlüğüne” dayalı siyasetinin yanlış olduğu görüldü. Türkiye’nin, İsrail ile çatışmayı göze alarak, Suriye’nin toprak bütünlüğü için tek dayanak olduğu bugünlerde Türkmenler yok sayılmaktadır. Bütün Suriye’de Türkiye’nin gözle görülür etkisinin konuşulduğu bir hengamede, Türkmen bakan yok diye maraza çıkarmak gerçekçi midir? Olaya böyle bakmak mümkündür ancak bu bakış yanlıştır.
Çünkü Hatay’ın Türkiye’ye katılmasından sonra Suriye’de en büyük zulümler Türkmenlere yapılmıştır. Hiçbir il ve ilçede çoğunluk oluşturamayacakları şekilde tehcir edilmişlerdir. Türkçeyi unutmaları, Araplaşmaları için her türlü baskı yapılmıştır. Baas döneminde ise bu zulümler katmerlenmiştir. Devrimci Suriye hükümeti, kardeşlik, adalet, geçen yüzyılın kayıplarını telafi için, vefa adına Türkmenlere karşı pozitif bir uygulama yapması kaçınılmaz iken aksi bir yolu tercih etmiş görünmektedir. Devrimci siyaset, devrimci nankörlüğe giderse Türkmenler kadar Arapların da kaybedecekleri hatırlanmalıdır. Türkiye’nin “Suriye’nin toprak bütünlüğü siyaseti içinde” ayrı mutlak bir Türkmen siyaseti olmalıdır.