Anayasanın ilk dört maddesi hakkındaki tartışma kesintisiz sürmektedir. O kadar ki Ana muhalefet lideri, “ilk dört maddeye uzanan elleri kıracağını” ilan etti. Böylece düşünce özgürlüğü önünde nasıl büyük bir tehdit olduğunu göstermiş oldu. Bir kişinin adı Özgür olunca, kendisinin gerçekten özgür olması gerekmediğini gösterdi.
Özgür beyin durumu, öğretilmiş çaresizliktir. Farklı bir görüşü dinlemeye tabiatı müsait değildir. İşte o tabiata özgür demekle, özgür olunamadığını göstermektedir. Kendi görüşlerinden başkasının ellerini kırmayı vaad etti. Kim bilir elinden gelse İstiklal Mahkemelerini yeniden kurardı. Bundan şüphe edilmemelidir. Kafa aynı kafadır.
Türkiye’de faaliyette olan 130 adet siyasi parti bulunmaktadır. Bunlardan en eskisi CHP darbecilerin yazdığı şekliyle anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez olduğunu, bundan dolayı teklif edenlerin ellerinin kırılacağını açıkladı. Hüda Par buna itiraz etti. Geri kalan 128 siyasi parti CHP’nin yanında saf tutmuş oldu.
Anayasanın üçüncü maddesi: “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunlarda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı ‘İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır.”
Bugünlerde (13 Ekim) aynı zamanda Ankara’nın 1923’te kanunla başkent yapılmasının yıl dönümü, “ellerini kıracağız” tehdidi altında kutlandı. TBMM Başkanı Kurtulmuş, “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu yerine, milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bir bütün olduğu şeklinde yazılmasını” isteyince, elleri kırılmadı ama ağır hücumlarla fena halde sarsıldı.
Ankara’nın başkent olması, Abdülhamit’in demiryolunu Ankara’ya getirmesi ve Ocak 1919’da Paris’te başlayan Paris konferansıdır. Barış Konferansında İngiliz Başbakanı LIoyd George; “İstanbul Türklerin başkenti olmayacak, Anadolu’da bir şehir olacak” diye bir çeşit havai fişeği ateşlemişti.
Demiryolunun geçtiği her şehir gibi Ankara’da İngilizlerin işgaline uğramıştı. Ankara’da Abdülhamit’in demiryolu olmasaydı, İngilizlerin İstanbul başkent olmayacak diye çıkışları olmasaydı, Ankara nasıl başkent olacaktı? Küçük bir İngiliz Birliği 1919’da Ankara’ya gelip istasyon ve çevresini işgal etmişti. CHP Genel Başkanı Kemal Paşa 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldiğinde işte bu İngiliz birliği de karşılama töreni içindeydi.
Türk makamlarının konuşmalarına bakılırsa, Ankara bağımsızlık mücadelesinin merkezidir. Her nasılsa aynı Ankara İngiliz işgalindedir. İşgalci İngilizler, karşılama törenlerinde yer alacak kadar Türk makamları ile uyumlu davranmışlardır! İşgal ve denetim altındaki Ankara’nın İngiltere ve müttefiklerine karşı bağımsızlık mücadelesinin başkenti olması, tarihin bizlerle kafa bulması gibidir.
Şimdi bir siyasi parti lideri çıkıp, “Yahu bu Ankara’da ne var, gelin birazda Kayseri’yi, Antep’i veya Bursa’yı başkent yapalım” dese hemen elleri kırılır ve kıyamet kopar. Oysa yüzyıllık zorlamaya rağmen Ankara, hiçbir konuda İstanbul ile yarışabilmiş değildir. Hemen her konuda Ankara, İstanbul’un gerisinde kalmıştır. Ancak bunların hiçbir önemi yoktur. Ankara sebebiyle Türkiye’nin iki adet bayramı vardır. Birisi 27 Aralık’ta CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelmesi, diğeri ise 13 Ekim’de başkent yapılmasıdır. Bu iki bayramlık günü ile Ankara, bütün Türkiye’ye galip gelmiştir. Teslim edilmelidir ki Ankara Seymenleri içinde bu durum çok iyi olmuştur. Aksi halde Seymenler, hangi gün ne münasebetle sokaklarda oynayabilirdi?
Değiştirilmesi teklif edildiğinde ellerin kırılacağı Anayasa’nın ikinci maddesi daha öğretici ve havalı görünmektedir; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” Denilmektedir.
Milliyetçilik bütün dünyada bir topluluk, bir millet adına olmaktadır. Fransız, Rus, Japon milliyetçiliği gibi. Ankara’da ise milliyetçilik bir şahıs adına, CHP Genel Başkanı Kemal Paşa adına yapılmaktadır. Şimdi düşünelim ki Ak Partililer “gelin bu maddeyi Tayyip Erdoğan milliyetçiliği diye yazalım” deseler, CHP’liler kahırlarından ölürdü. Ancak Ak Partililer de hakları teslim edilmelidir ki 23 yıldır böyle bir teklifte bulunmadılar, efendiliklerini bozmadılar, ikinci madde de yer alan “Atatürk Milliyetçiliğine” hep bağlı kaldıklarını söylediler hatta TBMM’de bunun için yemin bile ettiler.
Şimdi Cumhur İttifakı “Anayasa Değişikliği” gibi yeni bir heyecan yaşamaktadır. CHP Genel Başkanı Kemal Paşa milliyetçiliğine bağlı, ne idüğü belirsiz bir laiklik vurgusunu taşıyan cümlelere bile dokunmayan bir değişiklik, gerçekten “anayasa değişikliği” sayılır mı? Kemal Paşa döneminin anayasasında bile böyle maddeler yoktur. Darbeciler, hazırladıkları anayasa ile Kemal Paşa’dan daha çok Kemal Paşacı olduklarını göstermişlerdir. 130 siyasi partiden 129 tanesi de bu ilk dört madde değişmesin diye ittifak ederek CHP çizgisinde saf tutmuşlardır.
İlk dört maddeyi demirbaş eşya gibi gören bir değişiklik “anayasa değişikliği, yeni bir anayasa” sayılabilir mi? Ağam bizimle eğlenmektedir. Bunun anlamı gelin anayasayı değiştirmeyelim demektir.
Ankara’nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Biz CHP’ye esir düştük
Şu feleğin işine bak.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Selami Saygın
Gelin anayasayı değiştirmeyelim
Anayasanın ilk dört maddesi hakkındaki tartışma kesintisiz sürmektedir. O kadar ki Ana muhalefet lideri, “ilk dört maddeye uzanan elleri kıracağını” ilan etti. Böylece düşünce özgürlüğü önünde nasıl büyük bir tehdit olduğunu göstermiş oldu. Bir kişinin adı Özgür olunca, kendisinin gerçekten özgür olması gerekmediğini gösterdi.
Özgür beyin durumu, öğretilmiş çaresizliktir. Farklı bir görüşü dinlemeye tabiatı müsait değildir. İşte o tabiata özgür demekle, özgür olunamadığını göstermektedir. Kendi görüşlerinden başkasının ellerini kırmayı vaad etti. Kim bilir elinden gelse İstiklal Mahkemelerini yeniden kurardı. Bundan şüphe edilmemelidir. Kafa aynı kafadır.
Türkiye’de faaliyette olan 130 adet siyasi parti bulunmaktadır. Bunlardan en eskisi CHP darbecilerin yazdığı şekliyle anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez olduğunu, bundan dolayı teklif edenlerin ellerinin kırılacağını açıkladı. Hüda Par buna itiraz etti. Geri kalan 128 siyasi parti CHP’nin yanında saf tutmuş oldu.
Anayasanın üçüncü maddesi: “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunlarda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı ‘İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır.”
Bugünlerde (13 Ekim) aynı zamanda Ankara’nın 1923’te kanunla başkent yapılmasının yıl dönümü, “ellerini kıracağız” tehdidi altında kutlandı. TBMM Başkanı Kurtulmuş, “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu yerine, milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bir bütün olduğu şeklinde yazılmasını” isteyince, elleri kırılmadı ama ağır hücumlarla fena halde sarsıldı.
Ankara’nın başkent olması, Abdülhamit’in demiryolunu Ankara’ya getirmesi ve Ocak 1919’da Paris’te başlayan Paris konferansıdır. Barış Konferansında İngiliz Başbakanı LIoyd George; “İstanbul Türklerin başkenti olmayacak, Anadolu’da bir şehir olacak” diye bir çeşit havai fişeği ateşlemişti.
Demiryolunun geçtiği her şehir gibi Ankara’da İngilizlerin işgaline uğramıştı. Ankara’da Abdülhamit’in demiryolu olmasaydı, İngilizlerin İstanbul başkent olmayacak diye çıkışları olmasaydı, Ankara nasıl başkent olacaktı? Küçük bir İngiliz Birliği 1919’da Ankara’ya gelip istasyon ve çevresini işgal etmişti. CHP Genel Başkanı Kemal Paşa 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldiğinde işte bu İngiliz birliği de karşılama töreni içindeydi.
Türk makamlarının konuşmalarına bakılırsa, Ankara bağımsızlık mücadelesinin merkezidir. Her nasılsa aynı Ankara İngiliz işgalindedir. İşgalci İngilizler, karşılama törenlerinde yer alacak kadar Türk makamları ile uyumlu davranmışlardır! İşgal ve denetim altındaki Ankara’nın İngiltere ve müttefiklerine karşı bağımsızlık mücadelesinin başkenti olması, tarihin bizlerle kafa bulması gibidir.
Şimdi bir siyasi parti lideri çıkıp, “Yahu bu Ankara’da ne var, gelin birazda Kayseri’yi, Antep’i veya Bursa’yı başkent yapalım” dese hemen elleri kırılır ve kıyamet kopar. Oysa yüzyıllık zorlamaya rağmen Ankara, hiçbir konuda İstanbul ile yarışabilmiş değildir. Hemen her konuda Ankara, İstanbul’un gerisinde kalmıştır. Ancak bunların hiçbir önemi yoktur. Ankara sebebiyle Türkiye’nin iki adet bayramı vardır. Birisi 27 Aralık’ta CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelmesi, diğeri ise 13 Ekim’de başkent yapılmasıdır. Bu iki bayramlık günü ile Ankara, bütün Türkiye’ye galip gelmiştir. Teslim edilmelidir ki Ankara Seymenleri içinde bu durum çok iyi olmuştur. Aksi halde Seymenler, hangi gün ne münasebetle sokaklarda oynayabilirdi?
Değiştirilmesi teklif edildiğinde ellerin kırılacağı Anayasa’nın ikinci maddesi daha öğretici ve havalı görünmektedir; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” Denilmektedir.
Milliyetçilik bütün dünyada bir topluluk, bir millet adına olmaktadır. Fransız, Rus, Japon milliyetçiliği gibi. Ankara’da ise milliyetçilik bir şahıs adına, CHP Genel Başkanı Kemal Paşa adına yapılmaktadır. Şimdi düşünelim ki Ak Partililer “gelin bu maddeyi Tayyip Erdoğan milliyetçiliği diye yazalım” deseler, CHP’liler kahırlarından ölürdü. Ancak Ak Partililer de hakları teslim edilmelidir ki 23 yıldır böyle bir teklifte bulunmadılar, efendiliklerini bozmadılar, ikinci madde de yer alan “Atatürk Milliyetçiliğine” hep bağlı kaldıklarını söylediler hatta TBMM’de bunun için yemin bile ettiler.
Şimdi Cumhur İttifakı “Anayasa Değişikliği” gibi yeni bir heyecan yaşamaktadır. CHP Genel Başkanı Kemal Paşa milliyetçiliğine bağlı, ne idüğü belirsiz bir laiklik vurgusunu taşıyan cümlelere bile dokunmayan bir değişiklik, gerçekten “anayasa değişikliği” sayılır mı? Kemal Paşa döneminin anayasasında bile böyle maddeler yoktur. Darbeciler, hazırladıkları anayasa ile Kemal Paşa’dan daha çok Kemal Paşacı olduklarını göstermişlerdir. 130 siyasi partiden 129 tanesi de bu ilk dört madde değişmesin diye ittifak ederek CHP çizgisinde saf tutmuşlardır.
İlk dört maddeyi demirbaş eşya gibi gören bir değişiklik “anayasa değişikliği, yeni bir anayasa” sayılabilir mi? Ağam bizimle eğlenmektedir. Bunun anlamı gelin anayasayı değiştirmeyelim demektir.
Ankara’nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Biz CHP’ye esir düştük
Şu feleğin işine bak.