Türkiye 14 Mayıs 2023’te seçime gidiyor. Önemsiz seçim yoktur. Ancak bu seçim diğerlerine göre sonuçları bakımından daha çok önemli ve etkili olacaktır. Yurt içinde seçim için yarışan tarafların bu seçime yükledikleri anlamın yanında, yurt dışından da bu seçime bazı ülkelerin gösterdikleri ilgiyi gizleme ihtiyacı bile duymamaları dikkat çekicidir.
ABD ve AB, Erdoğan ile yaşadıkları sorunlardan dolayı muhalefetin yanında saf tutmuşlardır. ABD Başkanı Biden’in, Türkiye’de muhalefete destek olmayı seçim vaatlerinden birisi yaptığını hatırlamayan yoktur. ABD ve AB, Suriye, Irak ve Akdeniz konusunda, Türkiye’nin siyasetine esastan karşıdır. Erdoğan'ın seçim kaybetmesi halinde ABD ve AB’nin işleri kolaylaşacaktır. Batı basınında sıkça Erdoğan aleyhine çıkan haberler bu durumun işaretleridir. İsrail’i de ABD ve AB’den ayrı düşünmek mümkün değildir.
Buna karşılık Rusya’nın Erdoğan liderliğinde ki bir Türkiye'yi tercih etmesi kuvvetle muhtemeldir. Çünkü Batı ittifakı ile Ukrayna’da fiilen savaş halindeki bir Rusya için, Türkiye’yi tarafsız eden Erdoğan'ın yeri önemlidir. Muhalefetin kazanması halinde Türkiye, tarafsız olmaktan çıkarak Rusya’ya karşı mevzilenecektir.
Türkiye ve Erdoğan konusundan ABD ve AB ile aynı siyaseti İran’da heyecanla takip etmektedir. İran, Türkiye hakkındaki siyasetini resmi temsilcileri aracılığı ile açık ettiği gibi Truva atı durumuna getirdiği Saadet Partisi gibi kuruluşlar eliyle de sürdürmektedir. Nitekim 13 Nisan 2023 günü Temel Karamollaoğlu, Kılıçdaroğlu ile birlikte İslam ülkelerinin Ankara’da ki elçilerine birlikte iftar yemeği vermişlerdir. İftar davetinde İran Elçisi Muhammet Farazmand, bir elçinin uymak zorunda olduğu asgari kuralları çiğneyerek, Türkiye’nin içişlerine, dış siyasetine karışan sözler söylemiştir:
“SP’nin Kılıçdaroğlu'nu desteklemesi çok önemlidir. Seçimlerden sonra beklentimiz Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını geri çekmelidir.” (Yeni Şafak, 13 Nisan 2023)
İran Elçisinin sözleri diplomatik açıdan bir skandaldır. Haddini aşarak seçimlerde taraf olduğunu göstermiştir. Bununla da yetinmemiş, hiç münasebeti yokken Türkiye’nin Suriye siyasetine karşı duyduğu öfkeyi açıklamıştır. Buna karşılık, Karamollaoğlu bir tepki göstermemiş, Elçiye Türkiye’nin işlerine karışamayacağını hatırlatmamıştır. Üzücü olan Türkiye Dışişleri Bakanlığı da bu küstah elçiye haddini bildirmemiştir.
İran'ın ABD ve İsrail ile ağız dalaşmaları bir propaganda aracıdır. İran için asıl rakip, hatta düşman Türkiye’dir. İslami özelliği baskın bir Türkiye, bütün İslam dünyasında İran’ın siyasi, askeri ve kültürel yayılmacılığına, işgallerine karşı önemli bir set oluşturmaktadır. Çünkü diğer Müslüman ülkelerden her hangi birisi, Türkiye gibi İran’a rakip olabilecek, İran yayılmacılığına engel olabilecek yapıya sahip değildir. Bu yüzden yönetim zaafı içinde, içine kapanmış, komşu ülkelerde olup bitenleri göz ardı eden bir idarenin elindeki Türkiye, İran için daha elverişlidir.
Türkiye’nin Suriye’de ki varlığından ABD’den önce İran huzursuzdur. Çünkü Suriye’deki işgallerinin tamamında olmasa bile bir bölümünde, Türkiye engeldir. Suriye muhaliflerinden oluşan Milli Orduya Türkiye’nin verdiği destek, İran’ın Suriye geneline kurmaya çalıştığı hegemonya için bir tehdittir. Buna karşılık CHP’nin açıkça, Suriye’den Türkiye’yi çekme vaadi İran için bulunmaz bir nimettir. Benzeri durum Irak için de geçerlidir. PKK terörüne karşılık, Irak’ın içlerine Türkiye’nin askeri operasyonların ardından bazı yerlerde kurduğu üsler, İran için bir kaygı nedenidir. Türkiye’nin PKK’ya karşı yaptığı ölümcül hamleler, İran’ı huzursuz etmektedir.
İran için en önemli kaygı nedeni Kuzey Azerbaycan’dır. Çünkü Azerbaycan Türklerinin çoğunluğu Şii olmasına karşılık İran, Azerbaycan’a karşı her zaman Ermenistan'ın yanında olmuştur. Hatta Azerbaycan’ın başarısını örtmek için Suriye’den “tekfirci terörist” dediği hiziplerin Türkiye tarafından Azerbaycan’a taşındığı iftirasını tekrarlamaktadır. İran’ın aklını alan asıl mesele ise Ermenistan ile yapılan ateşkesin içinde Nahçıvan ve Azerbaycan ana karası arasında bir kara bağlantısının tesis edilmesinin ön görülmesidir. İran yönetimi defalarca bu kara bağlantısını bir sınır değişikliği saydığını, kabul etmeyeceğini açıklamış ve Aras nehri kıyısında Azerbaycan’a karşı tehdit amacıyla askeri tatbikatlar yapmıştır. Ancak görünen odur ki korkunun ecele faydasının olmayacağı kuralı, burada da işleyecek ve bu kara bağlantısı, karayolu tamamlanacaktır.
“İslam Cumhuriyeti” olmak iddiasındaki İran'ın Batı yanlısı, solcu, Kemalist, Natocu bir yönetim vaat eden Kılıçdaroğlu liderliğindeki, Yedili Koalisyonun seçim kazanmasını beklemesi, bazıları için çelişkili olabilir. İslami özelliği baskın, ABD ve NATO’dan bağımsız bir Erdoğan yerine, İran’ın Kılıçdaroğlu’nun iktidarını hayal etmesi kendisi için çelişki değildir. Çünkü yönetim zaafiyeti içine düşmüş, Irak, Suriye’den çekilmiş, İran sözcüleri gibi Azerbaycan tarafında teröristlerin yer aldığını iddia eden, bir CHP’li (Ünal Çeviköz) idaresindeki Türkiye, İran için rakip olma özelliğini yitirecektir. Kuzey Azerbaycan’ın başarısız olursa, İran işgalindeki Güney Azerbaycan’daki bağımsızlık umutlarını da söndürecektir.
Görüldüğü gibi Türkiye'deki seçimler, Türkiye ile sınırlı değildir. Doğrudan Türkiye’nin bağımsız dış siyasetiyle, terör örgütlerini ezmesiyle, giderek daha çok kendi kendine yeter hale gelmesiyle yakından ilgilidir. 14 Mayıs 2023 seçimlerini Erdoğan'ın kazanması bir kere daha Tahran’daki dini şehinşahlık diktatörlüğün kaybetmesi olacaktır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Selami Saygın
İran Türkiye'deki seçimde taraf oldu
Türkiye 14 Mayıs 2023’te seçime gidiyor. Önemsiz seçim yoktur. Ancak bu seçim diğerlerine göre sonuçları bakımından daha çok önemli ve etkili olacaktır. Yurt içinde seçim için yarışan tarafların bu seçime yükledikleri anlamın yanında, yurt dışından da bu seçime bazı ülkelerin gösterdikleri ilgiyi gizleme ihtiyacı bile duymamaları dikkat çekicidir.
ABD ve AB, Erdoğan ile yaşadıkları sorunlardan dolayı muhalefetin yanında saf tutmuşlardır. ABD Başkanı Biden’in, Türkiye’de muhalefete destek olmayı seçim vaatlerinden birisi yaptığını hatırlamayan yoktur. ABD ve AB, Suriye, Irak ve Akdeniz konusunda, Türkiye’nin siyasetine esastan karşıdır. Erdoğan'ın seçim kaybetmesi halinde ABD ve AB’nin işleri kolaylaşacaktır. Batı basınında sıkça Erdoğan aleyhine çıkan haberler bu durumun işaretleridir. İsrail’i de ABD ve AB’den ayrı düşünmek mümkün değildir.
Buna karşılık Rusya’nın Erdoğan liderliğinde ki bir Türkiye'yi tercih etmesi kuvvetle muhtemeldir. Çünkü Batı ittifakı ile Ukrayna’da fiilen savaş halindeki bir Rusya için, Türkiye’yi tarafsız eden Erdoğan'ın yeri önemlidir. Muhalefetin kazanması halinde Türkiye, tarafsız olmaktan çıkarak Rusya’ya karşı mevzilenecektir.
Türkiye ve Erdoğan konusundan ABD ve AB ile aynı siyaseti İran’da heyecanla takip etmektedir. İran, Türkiye hakkındaki siyasetini resmi temsilcileri aracılığı ile açık ettiği gibi Truva atı durumuna getirdiği Saadet Partisi gibi kuruluşlar eliyle de sürdürmektedir. Nitekim 13 Nisan 2023 günü Temel Karamollaoğlu, Kılıçdaroğlu ile birlikte İslam ülkelerinin Ankara’da ki elçilerine birlikte iftar yemeği vermişlerdir. İftar davetinde İran Elçisi Muhammet Farazmand, bir elçinin uymak zorunda olduğu asgari kuralları çiğneyerek, Türkiye’nin içişlerine, dış siyasetine karışan sözler söylemiştir:
“SP’nin Kılıçdaroğlu'nu desteklemesi çok önemlidir. Seçimlerden sonra beklentimiz Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını geri çekmelidir.” (Yeni Şafak, 13 Nisan 2023)
İran Elçisinin sözleri diplomatik açıdan bir skandaldır. Haddini aşarak seçimlerde taraf olduğunu göstermiştir. Bununla da yetinmemiş, hiç münasebeti yokken Türkiye’nin Suriye siyasetine karşı duyduğu öfkeyi açıklamıştır. Buna karşılık, Karamollaoğlu bir tepki göstermemiş, Elçiye Türkiye’nin işlerine karışamayacağını hatırlatmamıştır. Üzücü olan Türkiye Dışişleri Bakanlığı da bu küstah elçiye haddini bildirmemiştir.
İran'ın ABD ve İsrail ile ağız dalaşmaları bir propaganda aracıdır. İran için asıl rakip, hatta düşman Türkiye’dir. İslami özelliği baskın bir Türkiye, bütün İslam dünyasında İran’ın siyasi, askeri ve kültürel yayılmacılığına, işgallerine karşı önemli bir set oluşturmaktadır. Çünkü diğer Müslüman ülkelerden her hangi birisi, Türkiye gibi İran’a rakip olabilecek, İran yayılmacılığına engel olabilecek yapıya sahip değildir. Bu yüzden yönetim zaafı içinde, içine kapanmış, komşu ülkelerde olup bitenleri göz ardı eden bir idarenin elindeki Türkiye, İran için daha elverişlidir.
Türkiye’nin Suriye’de ki varlığından ABD’den önce İran huzursuzdur. Çünkü Suriye’deki işgallerinin tamamında olmasa bile bir bölümünde, Türkiye engeldir. Suriye muhaliflerinden oluşan Milli Orduya Türkiye’nin verdiği destek, İran’ın Suriye geneline kurmaya çalıştığı hegemonya için bir tehdittir. Buna karşılık CHP’nin açıkça, Suriye’den Türkiye’yi çekme vaadi İran için bulunmaz bir nimettir. Benzeri durum Irak için de geçerlidir. PKK terörüne karşılık, Irak’ın içlerine Türkiye’nin askeri operasyonların ardından bazı yerlerde kurduğu üsler, İran için bir kaygı nedenidir. Türkiye’nin PKK’ya karşı yaptığı ölümcül hamleler, İran’ı huzursuz etmektedir.
İran için en önemli kaygı nedeni Kuzey Azerbaycan’dır. Çünkü Azerbaycan Türklerinin çoğunluğu Şii olmasına karşılık İran, Azerbaycan’a karşı her zaman Ermenistan'ın yanında olmuştur. Hatta Azerbaycan’ın başarısını örtmek için Suriye’den “tekfirci terörist” dediği hiziplerin Türkiye tarafından Azerbaycan’a taşındığı iftirasını tekrarlamaktadır. İran’ın aklını alan asıl mesele ise Ermenistan ile yapılan ateşkesin içinde Nahçıvan ve Azerbaycan ana karası arasında bir kara bağlantısının tesis edilmesinin ön görülmesidir. İran yönetimi defalarca bu kara bağlantısını bir sınır değişikliği saydığını, kabul etmeyeceğini açıklamış ve Aras nehri kıyısında Azerbaycan’a karşı tehdit amacıyla askeri tatbikatlar yapmıştır. Ancak görünen odur ki korkunun ecele faydasının olmayacağı kuralı, burada da işleyecek ve bu kara bağlantısı, karayolu tamamlanacaktır.
“İslam Cumhuriyeti” olmak iddiasındaki İran'ın Batı yanlısı, solcu, Kemalist, Natocu bir yönetim vaat eden Kılıçdaroğlu liderliğindeki, Yedili Koalisyonun seçim kazanmasını beklemesi, bazıları için çelişkili olabilir. İslami özelliği baskın, ABD ve NATO’dan bağımsız bir Erdoğan yerine, İran’ın Kılıçdaroğlu’nun iktidarını hayal etmesi kendisi için çelişki değildir. Çünkü yönetim zaafiyeti içine düşmüş, Irak, Suriye’den çekilmiş, İran sözcüleri gibi Azerbaycan tarafında teröristlerin yer aldığını iddia eden, bir CHP’li (Ünal Çeviköz) idaresindeki Türkiye, İran için rakip olma özelliğini yitirecektir. Kuzey Azerbaycan’ın başarısız olursa, İran işgalindeki Güney Azerbaycan’daki bağımsızlık umutlarını da söndürecektir.
Görüldüğü gibi Türkiye'deki seçimler, Türkiye ile sınırlı değildir. Doğrudan Türkiye’nin bağımsız dış siyasetiyle, terör örgütlerini ezmesiyle, giderek daha çok kendi kendine yeter hale gelmesiyle yakından ilgilidir. 14 Mayıs 2023 seçimlerini Erdoğan'ın kazanması bir kere daha Tahran’daki dini şehinşahlık diktatörlüğün kaybetmesi olacaktır.