SON DAKİKA
Hava Durumu

Yeşil-Beyaz sevdamız Green-White olmasın diye… 

Yazının Giriş Tarihi: 13.08.2021 20:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.08.2021 20:48

  
11 kişilik iki takım arasında, toplam doksan dakika süren ve belli kuralları olan bir ayak topu oyunudur. 
 
Sanırım çok naif şekilde yapılan bu tarif futbolun ilk çıktığı yılları anlatmak için kullanılıyordu 
 
Futbolun bu tarifini değiştiren şey; taraftardı. 
Eğer taraftara hâkim olacak bir konumda olursanız, onları yönlendirecek bir güce erişirseniz futbol, siyasi bir oyun haline gelebilirdi. 
 
Portekiz’de 1926 yılında yapılan darbeden sonra başa getirilen Salazar,  
3F kullanarak 1968 yılına kadar ülkeyi yönetiyordu. 3F (Fiesta, Futbol, Fado yani festival, futbol ve şarkı)  Salazar, Benfica taraftarıydı 
 
İspanya’da pek farklı değildi o yıllarda, iç savaşını başlatıp daha sonra yaptığı darbeyle ülkenin başına geçen General Francisco Franco, fanatik Real Madrid taraftarıydı, yaptığı darbeyi meşrulaştırmak ve taraftar toplamak için “bana 80.000 kişilik uyku tulumu yapın” emrini vererek Bernabeu Stadyumunu inşa ettirir. 
 
Mussolini aşağı kalacak değildi o da futbol ’u kullanmıştı, SS Lazio, Mussolini’nin takımıydı.
 
Ülkemize gelirsek, bizim diktatör Kenan Evren de küme düşen Ankaragücü’nü tekrar 1.lige çıkararak futbol-siyaset ilişkisine yerli tüy dikiyordu. Diktatör Evren MKE Ankaragücü taraftarıydı 
 
İşi bununla kalsa iyiydi ama küresel kapitalizm para-siyaset-futbol denklemini kurunca denklemin katılımcıları genişliyordu. 
 
Hortumcuların kulüp başkanı olması dönemi 1980 sonrası başlamıştı. 
Kulüp başkanlığı hortumcuları siyasete taşıyan elverişli araç olmuştu o yıllarda 
 
İleriki yıllarda küresel hortumculuğa terfi edecek olan şehrimizin hortumcusu Cavit Çağlar 1982-86 yılları arasında Bursaspor Kulübü başkanlığı yapıyordu, sonrasında siyaset kapıları Çağlar’a açılıyor bankalardan sorumlu olacak kadar “güvenilir ve bilgili” olduğuna karar verilerek bakan oluyordu 
Hortumcuların kulüp başkanı olması için medyası olması şartı o yıllarda yazılı olmayan bir gereklilikti ki diğer bir hortumcu ve medya sahibi de sahneye çıkıyordu 
 
Diğer hortumcumuz Cem Uzan’dı, bankalar yoluyla cebimizden çaldıklarını görmeyelim duymayalım diye, yardımcısı büyük masal anlatıcısı Yılmaz Özdil’i gazetede yazılar yazdırıyor satın aldığı İstanbulspor ile parası çalınanları stadyumlarda, ekran başında uyutuyor hatta kendine tezahürat ettiriyordu ve elbette siyasete doğru yürüyordu. 

Yine Jet Fadıl’ı hatırlamakta fayda var. Kurduğu pazarlama şirketiyle halkın parasını hortumlayan iş çakılmasın diye Siirt Jet-pa spora başkanlık yapan, flaş transferlerle hortumları gizleyen ve burayı kullanarak meclise kadar giren ama çok şükür kısa zamanda atılan bir diğer kahramanımızdı.
 
 
Küresel kapitalizm ve kumpas denince ilk akla gelen kâinat papazı, büyük hain Fetullah Gülen’in terör örgütü ’de futbola müthiş ilgi duyuyordu. 
 1996 yılında Nişantaşı Spor kulübü enteresan bir şekilde FETÖ’cü İhsan Kalkavan tarafından (örgüt adına) satın alınıyor, takım şike ve teşvik primi yöntemlerini de kullanarak aynı sene 2.lige çıkıyordu. Takım 2.ligte başarısız sonuçlar alıp adı FETÖ’yle anılmaya başlandığında önce İhsan Kalkavan sonra diğer FETÖ’cüler takımdan kaçıyor, takım amatör lige düşüyordu. 
 
FETÖ’nün futbol hevesi bununla bitmiyordu elbette, büyük takımlara sızma girişimleri örgüt üyesi futbolcular, yöneticiler eliyle devam edecekti 
 
Terör örgütünün Fenerbahçe’ye kurduğu şike kumpası, başkanı ve yöneticilerine verdiği mahkûmiyet kararları elbette bu büyük camiayı ele geçirmek için yaptığı hareketlerdi. 
 
Yine Hakan Şükür adlı vatan haininden, onlarca ünlü futbolcuyu kapsayan FETÖ’nün futbol yapılanması davasında çıkan karalar hepimizin şaşkınlıkla izlediği isimleri ifşa etmişti. 
 
Gezi darbe girişiminde kullanılan taraftar grupları futbol-siyaset-para denklemi açısından hepimize ders verir nitelikte sosyolojik, psikolojik uyarı niteliğindeydi.  
 
İstanbul sözleşmesinin iptali sürecinde de taraftar grupları yeterince manipüle edilerek kullanılmıştı. 
 
*** 
 
2019 yerel seçimlerinde hemen her siyasi görüşten müteahhidin bir araya gelerek Bursa’da AK Parti adayı Alinur Aktaş karşısında Mustafa Bozbey’i aday göstermesi ve seçim sonucunda aldıkları yenilgi ve bu yenilgiyi hazmedemeyen tavırlarını seçim sonundan beri izliyoruz. 
 
Seçim döneminde kurdukları cafcaflı medya organları vasıtasıyla her olumsuz olayı Alinur Aktaş’a yazan müteahhit medyası için yalanın bini bir para şekline bürünen yayın politikası halen daha sürüyor çünkü kuyruk acısı çok büyük. 
 
Bursa halkının verdiği oylara, hür iradesiyle aldığı karara zerre saygı duymadan seçimle kaybettiklerini farklı bir yoldan almak yoluna girdiler. 
 
Çocukken mahallede futbol oynardık, zengin ve şımarık bir çocuk çıkar “top benim, benim istediklerim oynayabilir, takımı ben kurarım” dediğinde kötü olurduk, kendi aramızda para toplayıp ortak top alarak maça devam ederdik. 
 
Mart ayında Bursaspor kongresi konuşulmaya başladığında adaylardan biri çıkıp “beni başkan yaparsanız 40 milyon TL veririm” dediğinde gözümde mahallemizdeki o zengin çocuk belirdi. 
Yani Bursaspor’u bu kadar seviyorsan ver parayı niye illaki başkan olmak istiyorsun (hem de tüzük gereği bu imkansızken) diye kendi kendime sorduğumu hatırlıyorum.
 
Sahi ya bir müteahhit niye böyle bir şartla başkan olmak ister ki?  
Taraftarı kullanıp yerel iktidarı imar, kar, rant olayına ikna etmek mi niyet?  Göreve gelir gelmez Büyükşehir Belediye Başkanıyla yaşadığı asılsız, yalan tartışmayı düşününce bu soru anlamlı duruyor. 
 
Ya da başka birtakım hevesler için taraftar gurubunun üzerinde hakimiyet mi kurmak niyetindeler? 
Ya da bunların tümü, bakıp göreceğiz.
Bursaspor bu kadar borçlu haldeyken arkadan dolanarak başkan olunmasını anlamakta güçlük çekiyor insan.
 
Bursa gerçekten çok güzel ve çok büyük bir şehir ve Bursaspor’a alt liglerde mücadele etmek gerçekten yakışmıyor. 
 
Bu büyük camiayı siyasi bir kulvara çekip, çaktırmadan bir adaya, bu şehrin gözü dönmüş rant düşkünlerine hizmet için “parasını verir kullanırız” tarzı da hiç yakışmaz.
 
Bu büyük kulüp hiç kimsenin siyasi hesaplarının oyuncağı olacak bir kulüp değildir. 

Bursaspor’un üst lige çıkışının tek yolunun bizim mahallede yaptığımız yöntem olduğunu iddia ediyorum, aramızda para toplayıp bu kulübü siyasi hesaplara, imarlara, katlara, rantlara, portlara kurban etmeden yakıştığı şekilde futbol oynayan bir takım haline sokabiliriz. Bursa’nın bunu yapacak gücü fazlasıyla var.   
 
Yazımız başlığı “Yeşil Beyaz bu sevda Green White olmasın diye”  
Yeşil Beyaz, bu şehre bu şehrin takımına gönülden bağlı olanları 
Green White ise bu şehri bu takımı cepleri için, çıkarları için, siyasi ikballeri için hoyratça kullanan, kiralayanları anlatıyor. 
 
Bizim tarafımız çocukluğumuzdan bu yana Yeşil Beyaz 
Bakalım hangi taraf kazanacak. 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.