SON DAKİKA
Hava Durumu

Yüzyıllık hayal kırıklığı…

Yazının Giriş Tarihi: 22.03.2017 22:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.03.2017 22:30
 

Herkesin bildiği gibi Avrupa Birliği (AB) demek büyük ölçüde Almanya demektir. Türkiye AB ilişkilerinin gittikçe kötüleşmesi de aslında Türkiye Almanya ilişkilerinin bozulması demektir. Türk Alman ilişkileri uzun sayılacak bir geçmişe ve zengin bir içeriğe sahip iken ne oldu da iş bu noktaya geldi?

Türk Alman ilişkilerinin genişleyerek gelişmesi İttihatçılar döneminde değil Abdülhamid döneminde başlamıştır. Denge siyasetinin bir ustası sayılacak Abdülhamid, İngiltere ve Rusya’nın Osmanlılara karşı ittifakını etkisiz hale getirmek için Almanya’yı bir seçenek olarak görmüş ve sonuna kadar bu seçeneği kullanmıştır. Dönemin şartları içinde Almanlarda “Orta Doğu’da” var olmak için Osmanlı ile işbirliğine mecburdular.

Ne var ki bu iyi ilişki daha sonra özellikle Birinci Dünya Savaşının sonunda Osmanlının da yıkılmasına yol açtı. Osmanlıyı tasfiye eden yerli kadro Alman muhalifi ve sonuna kadar da Anglo Sakson ekolündendi.

Birinci büyük savaşta ki ittifaka rağmen günümüzde Türk Alman ilişkileri iyi olmadığı gibi iyileşme belirtisi de yoktur. AB ülkeleri genelde refah seviyesi dünya ölçeğine göre oldukça yüksek olan Ülkerlerdi. Bu refah seviyesi soğuk savaş dönemi ile birlikte büyük ölçüde aşınıp gitti. İki Almanya’nın birleşmesi Almanya için büyük bir ekonomik külfete yol açtı. Doğu Almanya daha geri idi. İşsizlik seviyesi daha yüksekti.

İki Almanya’nın birleşmesi ile Almanya’nın refah seviyesi önemli ölçüde azaldı. İşsizlik oranı da arttı. Almanya en fazla Türk nüfusunun bulunduğu yerdir. Burada ki Türk nüfusu her ne kadar, Alman Hükümetinin daveti üzerine iki ülke arasında ki anlaşmalara göre 1960’lardan sonra buraya gitmiş iseler de sonradan ailelerini de oraya götürmeleri ile önemli bir yekuna ulaştı.

Almanya’ya giden Türk nüfusu, etnik aidiyet ve İslam konusunda yeterli seviyede r bilinçli olmasa da gurbet şartlarının bir sonucu olarak orada daha fazla aidiyet duygusuna kapıldı. O nüfusun tamamı için bir genelleme belki yapılamaz ama yine de önemli bir çoğunluğu Türkiye’de iken farkında olmadığı o aidiyet duygusu ile İslam ile Türklük ile Almanya’da daha fazla haşir neşir oldular. Bu duygu onların Alman çoğunluk içinde asimile olmasını engellediği gibi siyasi ve dini bir aidiyet bilincini de arttırdı.

Almanların ve diğer Avrupalılar genel olarak yabancıları kendi refahlarına ortak olan zararlı topluluk saydılar. Bu görüş Almanlar arasında daha da baskındı. İslam’ı da oradaki Türklerin asimile olmalarının önünde en büyük engel olarak gördüler. Bu yüzden Almanlar yabancılar hakkında dostça olmayan görüşleri daha çok benimsediler. Ama bu görüşler giderek Müslüman düşmanlığına ve Türk düşmanlığına yol açtı. Bu görüşleri paylaşan siyasetçilerin seçimlerde daha çok oy alması Almanların içinde ki yaygınlık oranını göstermektedir.

Her şeye rağmen Almanya’nın etkisine açık, yardımına yönlendirmesine muhtaç bir Türkiye, Almanya için tahammül edilebilirdi. Teslim edilmelidir ki AK Parti döneminde Türkiye bu özelliklerini hızla yitirdi. Alman yardımına ve yönlendirmesine ihtiyaç duymayan bir Türkiye ortaya çıktı. Bu durum Türkiye’ye duyulan düşmanlığında artmasına yol açtı.

Türkiye ile Almanya’nın nüfusları neredeyse eşitlenmek üzeredir. Önümüzde ki on /on beş yıl sonra ise Türkiye nüfusunun Almanya nüfusunu geçmesi kuvvetle muhtemeldir. AB yönetim organları ile üye ülkelerin nüfusuna göre düzenlenmiştir. Özetle Türkiye artan nüfusu ile AB yönetim organlarında Almanya’nın önüne geçecektir. Ekonomisi elbette Almanya ölçeğinde değildir ama artık eskisi gibi Almanya yardımına muhtaç da değildir. AB yönetim organlarında Almanya ile eşitlenecek hatta yakın gelecek de onu ikinci sıraya bırakacak Türkiye, Almanya için tahammül edilebilir bir ülke olmaktan çıkmıştır.

Bu yüzden olmalı ki Türkiye’nin aleyhine çalışan bütün örgütler için Almanya bulunmaz bir cennet gibidir. Almanya, Ermeni tehcirinde ki rolünü de yok sayarak, Türkiye’yi bu konuda suçlama küstahlığını bile bir silah olarak kullanmaktadır. Başta Kürtler olmak üzere etnik sorun sayılacak her konu Almanya’nın özel ilgisi ve katkısı ile Almanya tarafından büyütülmeye çalışılmaktadır.

Mustafa kemal idaresi ile başlayan “Avrupa’da bir cüz olma” takıntısı, ikinci dünya savaşından sonra SSCB’nin tehditleri ile bir siyasi içeriğe de kavuşarak gelişti, büyüdü. 1963’de başlayan Türkiye’nin AB serüveni üye ülkelerin neredeyse tamamı Almanya’nın koro şefliğinde Türkiye’nin üyeliğine engel olma ittifakına dönüşmüştür. Ak Partinin ilk döneminde ısrarla ve heyecanla sahiplenerek “bir medeniyet projesi” dediği AB üyeliği Türkiye için olmayacak bir dua gibiydi. Almanya’nın öncülüğünde bu olmayacak dua Türkiye için yüz yıllık bir hayal kırıklığı olarak tarihte ki yerini almıştır.

 

 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.